Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, fosil yakıtların bugünkü seviyede kullanılması halinde iklim hedeflerine ulaşılamayacağını belirterek, “Yenilenebilir enerji dönüşümünü, verimliliği hızlandırırken, iklim için zararlı olduğunu düşündüğümüz fosil yakıtları da hızla düşürmek gerekli. İkinci olarak gelişmekte olan yoksul ülkelerin temiz enerji teknolojilerinde yatırımlara erişmesi için gerekli finansal mekanizmaların kurulmasını sağlamak. Bu ikisini zirvedeki müzakerelerin başarıya ulaşması için en önemli şart olarak görüyorum.” dedi.
Birol, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’nda (COP28) AA muhabirine yaptığı açıklamada, yenilenebilir enerji yatırımlarının çok hızlı büyüme gösterdiğini söyledi.
COP28’de 118 ülkenin küresel yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarmak için taahhütte bulunduğunu anımsatan Birol, “Böyle bir taahhütname olmasa bile, tahminlerimize göre 2030’a kadar yenilenebilir enerji kapasitesi iki katından fazla büyüyecek. Burada bizim önerdiğimiz üç kat büyümesi ve 100’ün üzerinde ülke bu konuda anlaştı. Birkaç ülke kaldı taahhüde imzasını koymayan, ben önümüzdeki günlerde onların da imza atacağını düşünüyorum.” diye konuştu.
Birol, bu taahhüt kapsamında enerji verimliliğindeki ilerleme hızını iki katına çıkarma hedefinin de yer aldığını belirterek, şöyle konuştu:
“Her iki hedefin de müzakereler biterken sonuç metninde yer alabileceğini düşünüyorum. Bu yatırımları gerçekleştirmek için dünyada çok fazla para var, sermaye azlığı diye bir sorun söz konusu değil. Sorun, mevcut sermayenin temiz enerji teknolojilerine kanalize edilmesi. Bunun için de hükümetlerin temiz enerji yatırımlarını yatırımcı için ilginç hale getirmesi gerekiyor ki bunu yapan ülkeler çok güzel sonuçlar elde ediyorlar. Bu bakımdan, ben sermaye meselesinin başlı başına bir sorun olacağını düşünmüyorum, önemli olan hükümetlerin bunu ciddiye alıp yatırım şartlarını cazip hale getirmesi. 2015’te Paris’teki iklim zirvesinden bugüne kadar temiz enerji yatırımları neredeyse yüzde 100 arttı. COP28’de verilen taahhütler için yatırımların yüzde 50 kadar artması gerekiyor ki olmayacak bir durum değil. Bu da yıllık yaklaşık 2,5 trilyon dolar yatırım demek.”
Birol, iklim müzakerelerinin sonuna gelindiğinde karar metninde olması gerektiğini düşündüğü iki şart bulunduğunu ifade ederek, bu şartları şöyle açıkladı:
“Fosil yakıtları bugünkü seviyede kullanırsak, iklim hedeflerine ulaşamayız. O bakımdan, iki türlü karar almak lazım. Yenilenebilir enerji dönüşümünü, verimliliği hızlandırırken, iklim için zararlı olduğunu düşündüğümüz fosil yakıtları da hızla düşürmek gerekli. İkinci olarak gelişmekte olan yoksul ülkelerin temiz enerji teknolojilerinde yatırımlara erişmesi için gerekli finansal mekanizmaların kurulmasını sağlamak. Bu ikisini zirvedeki müzakerelerin başarıya ulaşması için en önemli şart olarak görüyorum. Umuyorum ki özellikle zengin ülkeler ve Dünya Bankası ile IMF gibi uluslararası finans organizasyonları gerekli önlemleri alırlar.”
Yenilenebilir kaynakların elektrik üretimindeki payı yüzde 60’a ulaşacak
COP28’de 118 ülkenin imza attığı taahhütte dünyadaki temiz enerji teknolojileri lideri Çin, Hindistan, Türkiye ve Güney Afrika’nın henüz imzası bulunmuyor.
Taahhüdü imzalayan ülkeler arasında Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, Brezilya, Japonya, İngiltere, Meksika, Polonya, Almanya, Avustralya, Kanada, Danimarka, Fransa, Kenya, Hollanda, Nijerya ve İspanya yer alıyor.
Küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması 2022’deki mevcut 3,4 teravat seviyesinden 2030’da 11 teravata yükselmesi, verimlilikteki ilerleme hızının iki katına çıkarılması ise yıllık yüzde 2’den yüzde 4’e çıkarılması anlamına geliyor.
Söz konusu iki hedef, IEA’nın COP28 öncesinde zirvenin başarıya ulaşması için açıkladığı beş önemli adımdan ikisi olarak öne çıkıyor.
Küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması durumunda yenilenebilir enerjinin dünyadaki elektrik üretimindeki payının 2022’deki yaklaşık yüzde 30 seviyesinden 2030’da yüzde 60’a ulaşacağı öngörülüyor. Bu artışla, küresel elektrik sektörü kaynaklı emisyonların söz konusu dönemde yüzde 45 azalacağı hesaplanıyor.